
En İyi 10 Stephen King Uyarlaması

Asli Ildir
Senenin merakla filmlerinden, Mike Flanagan’ın Stephen King’in novellasından uyarladığı The Life of Chuck (2025) sonunda vizyonda. King’den beklemediğimiz denli aydınlık ve umut dolu bir hikâye anlatıyor film. Ancak filmin bu anlamda beyazperdedeki King uyarlamaları arasında bir istisna olduğunu söylemek gerek. Listemizde yazarın roman ve hikâlerinden uyarlanan en çarpıcı on yapımı derledik.
Çoğunu muhtemelen izlemiş olduğunuz bu yapımların bazılarının King uyarlaması olduğunu öğrenmek sizi biraz şaşırtabilir… King’in etkileyici, bazen ilham verici bazense tüyler ürpertici hikâyeleri, yalnızca korku sinemasının değil, 90’lar Hollywood klasiklerinin “ruhunun” da kilometra taşlarından. Listemizde on farklı uyarlamayı prodüksiyon kalitesi, yönetmenlik becerileri ve orijinal hikâyenin ruhunu koruyup korumadığına göre sıraladık. Yazarın “sinema tarihine” şöyle bir bakmak için listemize mutlaka bir göz atın deriz.
1922 (2017)
Onuncu sıramızda listemize girecek kadar iyi, fakat son sırada olmayı hak edecek kadar da zayıf bir uyarlama olan 1922 (2017) var. Öncelikle filmin King’in 2010 tarihli novellasına fazlasıyla sadık kaldığını belirtelim, hatta film listemizdeki en “aslına uygun” uyarlamalardan biri. Bu anlamda orijinal hikâyenin hayranlarını tatmin edecektir. Öte yandan filmin psikolojik gerilimi tırmandıran temposu, kimi izleyicilerimiz için biraz yavaş kalabilir. King’in bir kez daha kahramanını içindeki karanlıkla karşı karşıya getirdiği film, kırsalda geçen gotik korku öykülerini seviyorsanız sizin için ideal bir seçim olacaktır. Üstüne Amerikan kırsallarında bir başka “kabus” daha izlemek isterseniz, Tobe Hooper klasiği Texas Chainsaw Massacre’ı (1974) öneririz.
Doctor Sleep (2019)
King’in en sevmediği uyarlama olarak tarihe geçen The Shining’in devamı niteliğindeki Doctor Sleep (2019), son dönemdeki korku işleriyle ve King uyarlamalarıyla sıkça duyduğumuz ve The Life of Chuck’ın da yönetmenliğini üstlenen bir isme ait: Mike Flanagan. Flanagan’ın korku trükleri ve yönetmenlik zanaati konusunda iyi iş çıkardığını söyleyebiliriz. En azından King’in romanlarını günümüzün estetiğiyle uyarlamakta fena olmayan bir iş çıkarıyor. Ancak Kubrick’in The Shining’inin hayranları, ne King’in hikâyesinden ne de Flanagan’ın uyarlamasından beklediğini bulacak, hatta hayal kırıklığına uğrayacaktır. The Shining’deki küçük çocuğun yetişkinlik hikâyesini tuhaf bir vampir kültü anlatısıyla birleştiren yapım, King’in en zayıf romanlarından biri. Yine de yalnızca The Shining’i anmak için bile izlenebilir.
The Monkey (2025)
Sekizinci sıramızda bu sene izlediğimiz bir kara komedi/korku var var: The Monkey (2025). King’in bir kısa öyküsünden uyarlanan filmin yönetmen koltuğunda ise ilginç bir isim var: ”İlk gayriresmi slasher”, Hitchcock klasiği Psycho’nun (1960) ünlü katili Anthony Perkins’ın oğlu Oz Perkins. Yönetmenin bu kısa öyküden yeterince iyi bir iş çıkardığını söyleyebiliriz. Özellikle de sinemanın Chuckie ve Anabelle gibi “korku oyuncaklarını” seviyorsanız, tersine dönmüş lanetli bir oyuncak maymuna odaklanan filmi seveceksiniz. Filmin listemizde biraz daha gerilerde yer almasının sebebi ise, tüm görsel marifetleri ve kaliteli prodüksiyonuna rağmen filmin 90’lar uyarlamalarının o “kirli” havasına pek yaklaşamaması. Yine de filmin son yıllardaki nadir başarılı King uyarlamalarından biri olduğunu söyleyebiliriz.
Pet Semetary (1989)
Listemizin yedinci sırasında, görece iyi bir uyarlama olsa da aslında King’in romanının etkileyici hikâyesi sebebiyle öne çıkan bir film var, Pet Semetary (1989). Ölümü doğal bir döngü olarak kabullenememenin sonucunu, olabildiğince tüyler ürpertici bir “hayvan mezarlığı” hikâyesiyle anlatan yapım, klasik bir King hikâyesi. Beyaz, erkek karakterin ailesine ve hayatına dair kontrolünün elinden kaymasıyla yaşadığı trajedi ve büyük bir trajik hata olarak kibir filmin temelini oluşturuyor. Film, listemizdeki uyarlamalar arasında en çok grafik sahneye sahip yapımlardan biri. Bu nedenle eğer King’in daha psikolojik gerilim türündeki öykülerini terci ediyorsanız, korku ve gore tarafı daha güçlü olan Pet Semetary’yi önermiyoruz. Ancak yazarın Carrie ve The Shining gibi daha kanlı öykülerini seviyorsanız, Pet Semetary sizin için biçilmiş kaftan.
The Green Mile (1999)
Listemizin altıncı sırasında yine “bu da mı Stephen King”miş diyeceğimiz kadar popüler bir doksanlar klasiği var: The Green Mile (1999). The Shawshank Redemption gibi bir yanlış esaret hikâyesi anlatan film, pek çok romanında olduğu gibi bir kez daha doğaüstü öğeleri yalnızca korku değil, umut da yaratmak için kullanan etkileyici bir hikâye anlatıyordu. Listemizdeki uyarlamaları daha umutlu ve daha karanlık olarak diye iki kategoriye ayıracak olursak, The Green Mile’ın yine The Shawshank Redemption’la birlikte ilk kategorinin başını çektiğini söyleyebiliriz. 2000’lerde muhtemelen televizyonda denk geldiğiniz bir diğer Hollywood epiği olan film, şiddet ve istismar sahneleriyle fazlasıyla rahatsız edici bir tona da sahip. Dolayısıyla umut dediysek, bunun King standartlarında bir iyimserlik olduğunu da ekleyelim…
The Shawshank Redemption (1994)
Listemizin beşinci sırasında IMDb’nin tüm zamanların en sevilen filmleri sıralamasındaki birinciliğini asla kaybetmeyen The Shawshank Redemption (1994) var. Elbette filmin beşinci sırada olması, yalnızca King uyarlamaları arasındaki yerine dair bir gösterge... Hollywood’un altın çağlarından 90’ların belki en epik ve etkileyici yapımlarından biri olan film, King’in yazınındaki önemli bir damarı temsil ediyor aslında: Tüm karanlığa rağmen umudunu kaybetmeden iradesini elinde tutan birey, Amerikan ruhu, Amerikan rüyası… Amerikan sinemasının, bireyin iradesine ve kahramanın yolculuğuna dair söylediği her şeyin ideal bir özeti gibi bu film. Filmi izlememiş olanlarımız azdır diye tahmin ediyoruz, bu nedenle belki filmi yeniden, fakat bu sefer bir “King uyarlaması” gözüyle izlemek ilginç olacaktır. Belki sonrasında dönemin Dead Poets Society (1989), The Truman Show (1998) ve Forrest Gump (1994) gibi benzer Hollywood klasiklerinden biriyle nostaljik bir double-feature bile yapılabilir…
Misery (1990)
King’in Türkçe’ye “Sadist” olarak çevrilen romanının uyarlaması Misery (1990), isminden de belli olduğu üzere listemizdeki psikolojik olarak en zorlayıcı film. Hayranı olduğu bir yazarı esir tutan saplantılı bir kadını oynayan Kathy Bates, film hafızalara kazınacak bir performans sergilemiş, görece fena olmayan bir uyarlamayı oyunculuğuyla en iyi King uyarlamalarından biri haline getirmişti. King’in romanları, çoğunlukla psikolojik öğeleri doğaüstü korkuyla birleştirir. Bu sayede katil palyaçoları, perili otelleri, hayvan mezarlıklarını karakterlerinin iç dünyasını açıklamak için kullanır aslında. Burada ise yazarın çoğu romanından farklı olarak hiçbir fantastik veya doğaüstü öğeye rastlamıyoruz, çıplak ve kan dondurucu bir psikolojik gerilim var karşımızda. Misery gibi sadizm dozu yüksek “stalker” ya da saplantılı hayran hikâyelerini seviyorsanız, yine aynı dönemin klasiklerinden Fatal Attraction (1987), The Bodyguard (1992) ve Cape Fear’ı (1991) öneririz.
It (1990)
Listemizin üçüncü sırasında çocukların korkulu rüyası, katil palyaço öyküsü It (1990) var. Listemize romanın yeni uyarlaması It (2017) yerine, eski uyarlamasını dahil ettik. Bunun asıl sebebi, Stephen King isminin 80’li ve 90’lı yıllar ve o dönemin görsel dokusuyla artık özdeşleşmiş olması. Listemizde yeni dönemden de yapımlar var, fakat yazarın hikâyelerinin bugünün dijital estetiğine pek uymadığını itiraf edelim… 90’larda iki bölümlük bir dizi halinde çekilen It de, kanların daha parlak ve plastik olduğu, özel efektler yerine korkutucu kostümlerin olduğu daha “analog” korku imgeleriyle bezeli. Son uyarlamada palyaço rolünde Bill Skarsgård da fena bir iş çıkarmıyor, fakat Tim Curry’nin o kocaman gözleri ve tüyler ürpertici devasa gülümsemesini kim unutabilir? Filmin konusuna bakarsanız, hikâyenin bir grup çocuk karakteri merkezine aldığını göreceksiniz. Başrolde çocukların olması sakın sizi yanıltmasın, film gerçek çocuklara yalnızca gerçek kabuslar verecektir… Bu anlamda filmi The Omen (1976), Poltergeist (1982) ve New Nightmare (1994) gibi “çocuklu” korkularla birlikte anmak mümkün. King’in elinden çıkan “büyüme hikâyesi” de ancak böyle olur diyoruz ve listemize bir başka ergenlik hikâyesi olan Carrie’yle devam ediyoruz.
Carrie (1976)
Listemizin ikinci sırasına, sinema tarihinin en “kanlı” filmlerinden, Brian De Palma klasiği Carrie (1976) yerleşiyor. Temelde bir ergenlik öyküsü anlatan film, meşhur kanlı balo sahnesiyle hafızalara kazınmıştı. Son olarak The Substance’ın (2024) finalinde bariz bir gönderme yaptığı bu sahne, filmi Suspiria (1977) ve Deep Red (1975) gibi kanlı giallo klasikleriyle birlikte anmamıza sebep olacak kadar vahşi. Eğer romanı okuduysanız, aynı politik/kültürel derinliği filmden beklemeyin deriz. Pek çok King romanı gibi, Carrie de içerisindeki korku imgeleri üzerinden uyarlanmış bir film. Filmin bu okumalara yönelmemesi, daha bedensel ve sembolik bir yerde kalması ve anlatmaktan çok hissettirmeye odaklanması, onu romandan ayrıştıran ve iyi bir uyarlama yapan asıl tarafı. Eğer hikâye ilginizi çekerse, çok da parlak olmayan devam filmi The Rage: Carrie 2 (1999) ve Carrie’ye (2002) bir göz atın deriz.
The Shining (1980)
Listemizin zirvesine ise King’in en sevmediği uyarlaması, Stanley Kubrick imzalı The Shining (1980) var. Baltayla kapı kırmadan hayalet ikizlere, asansörden boşalan kan selinden karla kaplı ölüm labirentine, her sahnesiyle ikonik bir film The Shining. Jack Nicholson’ın o tüyler ürpertici gülümsemesinin adeta hafızalarımıza kazındığı film, King’in romanını King’in hayal ettiğinden çok daha korkunç hale getiriyor. King’in en büyük itirazlarından biri de, Nicholson’ın karakterinin fazla canavarca temsil edilmesi. Kitabı okuduysanız, gerçekten de karakterin iç dünyasının çok daha zengin ve karmaşık olduğunu göreceksiniz, özellikle de filmdeki “delilik” meselesini çok daha psikolojik bir yerden ele alıyor King. Öte yandan The Shining’in yapılmış en iyi kitap uyarlamalarından biri olduğu su götürmez. Bunun en büyük nedeni de, Kubrick’in King’i başlangıç noktası alması ve üstüne kocaman harflerle imza atması. Roman ve film olan The Shining, iki ayrı deneyim kısacası. Filmdeki küçük çocuğa ne olduğunu merak ediyorsanız, listemizde de yer verdiğimiz ve King’in devam romanının uyarlaması Dr. Sleep’i öneririz. Nicholson’un “deliliklerine” doyamayanlar içinse, hem oyuncunun Joker rolünde döktürdüğü Batman’i (1989) hem de One Flew Over The Cuckoo's Nest’i (1975) öneririz.