Keanu Reeves’in hayat verdiği ana karakteriyle son dönem aksiyon sinemasına damga vuran John Wick evreninin artık yeni bir başrolü var: Ballerina. Yıldız oyuncu Ana de Armas’ın hayat verdiği Eve Macarro’yu merkezine alan bu spin-off, John Wick evrenine yeni bir kahraman armağan ediyor. Filmde Macarro’nun babasının ölümünün intikamını alma macerasına tanıklık ediyoruz. From the World of John Wick: Ballerina (John Wick Dünyasından: Ballerina), 2019 yapımı John Wick: Chapter 3 – Parabellum ve 2023 yapımı John Wick: Chapter 4 arasında geçiyor.
Ana de Armas’ı daha önce bir “Bond kızı” olarak No Time to Die (2021) filminde de bir aksiyon yıldızı olarak izlemiştik. Dövüş sahnelerindeki hâkimiyeti büyük ölçüde zarafetinden güç alıyordu. Başarılı oyuncuyu şimdi de bir aksiyon filminde, üstelik başrolde izliyoruz ve bunun altından başarıyla kalkıyor. Hem John Wick gibi çok sevilen bir seriye yeni bir soluk katıyor hem de onun temel özelliklerini içerisinde barındırıyor. Elbette diğer John Wick filmlerine benzer şekilde bu filmde de senaryo düzeyinde çok derin bir hikâye beklemiyor bizi. Daha çok dövüş sahnelerini bir dans gibi yorumlayan, koreografisiyle öne çıkan bir yapım izliyoruz. Aksiyon sineması hayranlarını rahatlıkla tatmin edecek bir filmle karşı karşıyayız.
Filmde Ana de Armas’ın yanı sıra Keanu Reeves başta olmak üzere pek çok oyuncuyu orijinal serideki rolleriyle yeniden izleme şansına sahibiz. From the World of John Wick: Ballerina'nın oyuncu kadrosunda yer alan pek çok değerli oyuncunun kariyerlerine daha yakından bakmak ve hafızaları tazelemek isteyenlerle bu rehberde buluşuyoruz! JustWatch ekibi olarak hazırladığımız bu listede Ballerina’nın yıldızlarının sinema ve televizyon kariyerlerinde kısa bir yolculuğa çıkıyoruz. John Wick serisini seviyorsanız ya da From the World of John Wick: Ballerina’yı izlerken “Ben bu oyuncuyu nereden hatırlıyorum?” sorusu aklınıza takıldıysa doğru yerdesiniz.
Ana de Armas (Eve Macarro)
Kübalı oyuncu Ana de Armas, pek çoğumuzun hayatına Blade Runner 2049’daki (2017) küçük rolüyle girdi. Havana’da doğan, ardından genç yaşta Madrid’e taşınan Ana de Armas ilk gençliğinden itibaren oyunculuk yapmaya başladı ve kariyeri hızla yükselişe geçti. Hollywood’daki yolculuğu Knock Knock (2015) ve War Dogs (2016) gibi filmlerdeki rolleriyle başlarken esas çıkışını ise Blade Runner 2049’daki hologram görünümlü yapay zekâ bir karakterle yaptı. Bundan kısa bir süre sonra rol aldığı Knives Out’la (2019) birlikte de bir anda kendi kuşağının en sevilen ve beğenilen yıldızları arasına girdi. No Time to Die’da (2021) sıradışı bir “Bond kızı” rolünde, Ben Affleck’le karşılıklı rol aldığı Deep Water’da (2022) ise kendine has bir Patricia Highsmith karakterine hayat verdi. Blonde’da (2022) ise bir ikonu, Marilyn Monroe’yu canlandırdı.
Ana de Armas, Ballerina’da ise aksiyon sinemasına yeni bir soluk getirme görevi üstlendi. John Wick gibi kendi hayran kitlesine sahip bir karakterin evrenine güçlü bir kadın temsiliyeti getiren Kübalı oyuncu, No Time to Die’dakine benzer şekilde aksiyon sahnelerinde de başarıyla görev alabileceğini göstermiş oldu. Öte yandan bu sert görünümüne ek olarak duygusal olarak da yoğun ve çok yönlü bir performansa imza attı ve seriye çok yönlü bir yorum katmış oldu.
Keanu Reeves (John Wick)
Günümüzde mütevazılığı ve iyi kalpliliğiyle internetin yıldızı haline gelen Keanu Reeves aslında internetten önce de bir yıldızdı. Kariyerine 80’lerde başladı ve ufak tefek dizi ve küçük bütçeli film deneyimlerinden sonra 90’ların başında adını geniş kitlelere duyurdu. River Phoenix'le birlikte rol aldığı Gus Van Sant imzalı My Own Private Idaho'daki (1991) performansıyla pek çok kişinin gönlünü çalan Reeves, kariyeri boyunca bunu yapmaya devam etti. Point Break (1991), Bram Stoker's Dracula (1992), Speed (1994) ve The Devil's Advocate (1997) gibi filmlerdeki rolleriyle 90’larda Hollywood’un sayılı aktörleri arasına giren Reeves’in (ve aslında geri kalan herkesin) hayatı ise 1999 yılında değişti. Wachowskilerin Matrix’inin Neo’su, yalnızca sinemanın değil, bu çağın tanımlayıcı figürlerinden birine, bir kültürel fenomene dönüştü. Tüm dünyayı sarsan Matrix çılgınlığı devam filmleriyle sürerken Reeves ise dünyanın en büyük yıldızlarından birisi oldu.
Reeves’in kariyerinin 2010’larda yeniden doğuşu ise bir başka aksiyon serisi ve ona adını veren John Wick karakteriyle oldu. Reeves’in bedensel oyunculuğunu duygusal ve içe dönük ifade kapasitesiyle de birleştiren bu rol hem onun görkemli kariyerini günümüze taşıdı hem de aksiyon severlere yeni bir kahraman armağan etti. Reeves, Ballerina’da ise başrolde olmamasına rağmen yine de artık ikonikleşmiş John Wick performansından kesitler sunuyor. Filme dramatik olarak pek bir şey katmadığı kesin ama John Wick evrenine başka beklentilerle konuk oluyoruz zaten. Dolayısıyla Ballerina’da da aradığınız John Wick havasını bulacaksınız kesinlikle.
Anjelica Huston (Direktör)
John Wick serisindeki Direktör rolüyle Ballerina’da da karşımıza çıkan Anjelica Huston, The Addams Family (1991) ve Prizzi’s Honor (1985) filmlerindeki rolleriyle tanınıyor. Yönetmen John Huston’ın kızı olan oyuncu, oyunculuk kariyerine babasının yönetmenliğini yaptığı A Walk with Love and Death (1969) filmiyle başladı. Prizzi's Honor filminde de Jack Nicholson ve Kathleen Turner gibi yıldızlarla beraber rol alırken buradaki Maerose Prizzi rolüyle En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu kategorisinde Oscar kazandı, oyunculuk ve modellik kariyerine devam etti. The Addams Family’deki Morticia Addams karakteriyle hafızalara kazınırken The Grifters (1990) ve Enemies: A Love Story (1989) filmleriyle Oscar adaylıkları kazandı. Kariyerinin ilerleyen döneminde ise başta The Royal Tenenbaums (2001) olmak üzere çeşitli Wes Anderson filmlerinde rol aldı.
Huston, John Wick evreninde oldukça önemli bir karaktere hayat veriyor. Direktör bu tür filmlerde mutlaka karşımıza çıkan bir usta/mentör konumunda aslında. Aynı zamanda bir otorite figürü. Huston’ın başarılı performansı da bunu mümkün kılan en önemli unsurlardan birisi. Kendisini hem Addams ailesindeki Morticia Addams hem de Etheline Tenenbaum rolüyle tanıdığımızı düşünürsek oyunculuk repertuarının ne kadar geniş olduğunu rahatlıkla gözlemleyebiliriz. Diğer John Wick filmlerinde olduğu gibi Ballerina’da da bunun olgun örneklerinden birine tanıklık ediyoruz.
Gabriel Byrne (Şansölye)
Ballerina’da filmin kötü karakteri Şansölye’ye hayat veren Gabriel Byrne’ı öncelikle The Usual Suspects’teki (1995) Dean Keaton karakteriyle tanıyoruz elbette. Günümüzde de popülerliğini büyük ölçüde sürdüren bu film kariyeri farklı alanlara uzanan Gabriel Byrne’ın da sinemada en çok tanınan rollerinden birisi. Tiyatroda başlayan ve ardından sinema ve televizyona uzanan görkemli kariyerinde Byrne, karizmatik ve derinlikli rolleriyle bilhassa öne çıktı. In Treatment (2008-2021) dizisinde canlandırdığı Dr. Paul Weston rolüyle Altın Küre kazandı. Coenlerin Miller’s Crossing’inde (1990), Ari Aster’in Hereditary’sinde (2018) rol aldı. Bir yandan tiyatro kariyerine de devam ederken Broadway’deki çalışmalarıyla Tony adaylıkları kazandı. Hiçbir zaman bir Oscar adaylığı kazanamamış olsa da İrlandalı oyuncunun görkemli kariyeri günümüzde de pek çok önemli rolle devam ediyor.
Karizmatik sesi ve derinlikli oyunculuğuyla kuşağının önde gelen oyuncularından biri hâline gelmiş oyuncuyu Ballerina’da da oldukça önemli bir rolde izliyoruz. Eve’in ana düşmanlarından biri rolündeki Şansölye, entelektüelliği, aristokrat tavırları ve keskin zekâsıyla benzerlerinden ayrılan bir karakter. Burada Byrne’ın tiyatro oyunculuğu geleneğinden getirdiği teatral hava da oldukça etkili. Hem tecrübesi hem de yeteneğiyle filme önemli bir katkı yapan Byrne’ı izlemek her zaman büyük keyif.
Lance Reddick (Charon)
John Wick evreninin sevilen karakterlerinden Charon’u canlandıran Lance Reddick’i Ballerina’da da bu rolde izliyoruz. Anlatının merkez unsurlarından Continental Hotel’in “odacı”sı diyebileceğimiz Charon evrenin taşıyıcı kolonlarından biri âdeta. ABD’li aktör Reddick’i ise esas olarak efsanevi dizi The Wire’dan (2002-2008) biliyoruz. Burada Cedric Daniels karakterini canlandıran Reddick, aynı zamanda Fringe (2008-2013) ve Bosch (2014-2021) gibi dizilerdeki rolleriyle de tanınıyor. John Wick serisinde canlandırdığı Charon rolü ise oyuncunun kariyeri için zirve noktasını oluşturuyor büyük ölçüde, zira kendisi hayranlar tarafından serinin en sevilen karakterlerinden birisi.
Öte yandan maalesef ki bu Reddick’i perdede izlediğimiz son rol. Ballerina’nın çekimlerinden kısa bir süre sonra oldukça genç bir yaşta aramızdan ayrılan başarılı aktör bu şekilde sevenlerine de veda etti. Reddick, burada da Charon karakterine soğukkanlı, ölçülü ve dikkatli bir yorumla yaklaşıyor. Oldukça kısa bir ekran süresine sahip olsa da John Wick evreninin sahiciliğini Ballerina’ya taşıması açısından Charon karakteri önemli bir işleve sahip.
Norman Reedus (Daniel Pine)
Ballerina’da gizemli Daniel Pine karakterini canlandıran Norman Reedus 90’lardan bu yana pek çok film ve dizide oynamış bir oyuncu. Kariyerine The Boondock Saints’teki (1999) rolüyle başlayan ve sonrasında 8mm (1999) ve Blade II (2002) gibi filmlerde rol alan Reedus büyük çoğunlukla The Walking Dead’deki (2010-2022) Daryl Dixon rolüyle tanınıyor. Çok sevilen dizinin en popüler karakterlerinden birisi olan Daryl Dixon aynı zamanda bir başka spin-off olan The Walking Dead: Daryl Dixon’da (2023-) da işlenmişti. Başka pek çok dizi ve filmle birlikte Lady Gaga, Marilyn Manson, Keith Richards, Radiohead, R.E.M. gibi önemli müzisyenlerin müzik videolarında da rol alan Norman Reedus zaman zaman modellik de yapan çok yönlü bir isim.
John Wick, her ne kadar mağdur bir karakterin kötülere karşı verdiği mücadele verdiği filmlerin üretildiği bir seri olsa da ahlaki olarak gri alanlarda yer alan karakterleriyle de öne çıkan bir seri. Bu da aslında oyuncunun üzerine çok daha ağır bir sorumluluk yükleyen, nüanslı bir oyunculuk gerektiren bir durum. Daniel Pine karakteri de onlardan biri. Norman Reedus bu ilginç karakterde çok yönlü, seyircinin kafasını karıştıran bir performans gösteriyor. Reedus’un oyunculuğu sayesinde bazen bu karakter hakkında ne düşüneceğinize karar veremiyorsunuz. Bir yandan onun da sahneleri biraz kısa. Charon gibi Pine’ı da biraz daha fazla görebilseydik diye düşünmeden edemiyoruz.
Ian McShane (Winston Scott)
John Wick serisinde ana karakterin yakın arkadaşı ve aynı zamanda New York Continental Hotel’in gizemli müdürü Winston Scott’ı canlandıran Ian McShane, Altın Küre ve Emmy adaylıkları olan bir oyuncu. Karayip Korsanları serisinden Deadwood’a (2004-2006), American Gods’tan (2017-2021) Lovejoy’a (1986-1994) pek çok farklı yapımda boy gösteren İngiliz oyuncu 1960’lardan bu yana devam eden oldukça uzun bir kariyere sahip. McShane, Deadwood’daki Al Swearengen rolüyle Altın Küre kazanmış ve Emmy’ye de aday gösterilmişti.
John Wick evreni denince yan rollerde boy gösteren oyuncuların kalitesi ve tecrübesi de fazlasıyla öne çıkıyor. Ian McShane de bunun sebeplerinden birisi. Ballerina’da da kilit bir rol üstlenen oyuncu hem Eve ve John Wick arasındaki bağlantıları seyircinin algısına yerleştiriyor hem de oyunculuk kalitesini yukarı taşıyor. Oyuncunun bu ölçülü, zarif ama ağır üslubu John Wick evreninin “masa başı” tarafını vurgulaması açısından çok önemli. Filmlerde genelde sahada, hatta cephedeki kavgayı izliyoruz belki ama bu yoğun dünyanın arka planında önemli bir güç dengesi olduğu da hissettiriliyor. Ian McShane oyunculuğuyla bu açıdan önemli bir katkı yapıyor.




































