En İyi 10 Metot Oyunculuğu Performansı

Paylaşım tarihi

Ekrem Buğra Büte

Ekrem Buğra Büte

JustWatch Editörü

Metot oyunculuğu sinemanın en sevilen sohbet konularından biridir. Oyuncunun oyunun sınırlarını bütün hayatına yayıp kamera önünde olmadığı anlarda da “rolde” kalmasıyla bilinen, genelde uzun hazırlık süreçlerine dayanan bu metot Rus tiyatrocu Konstantin Stanislavski'nin yönteminin yeniden yorumlanmasına dayanıyor. Amaç da oyuncunun kişisel deneyimlerinden faydalanarak gerçek duygular ortaya çıkarmak. Bunun hem psikolojik hem de bedensel karşılıkları var elbette. 

Bu listede, metot oyunculuğunu kullanarak ortaya çıkarılmış unutulmaz performansları en iyiye doğru listeliyoruz. Temelde filmlerden ziyade oyuncuların performanslarını ve kullanılan metodun etkisine dikkat ettiğimizi belirtelim. Sonuç olarak da önümüze çok büyük isimlerin yer aldığı bir liste çıktı. İlk 10’a giremeyen ama yine de metot oyunculuğuyla şahane performanslar ortaya koyan Jeremy Strong, Charlize Theron, Hilary Swank gibi isimleri de anıp listemize geçiyoruz. Listeyi okuduğunuz her daim güncelliğini koruyacak bu konuyla ilgili genel bir fikir sahibi de olacaksınız. 

10. Marlon Brando – A Streetcar Named Desire (1951)

Listemizin onuncu sırasında bu yöntemi sinemaya taşıyan en etkili performanslardan biri yer alıyor. Çekilmesinin üzerinden geçen neredeyse 75 yıla rağmen hâlâ etkili olmaya devam eden A Streetcar Named Desire’ın (1951) başarısının altında Marlon Brando’nun sarsıcı performansı yatar. Aslen tiyatrodan çıkan metot oyunculuğu yöntemini ortaya koyan Actors Studio’da eğitim gören Brando bu yöntemi sinemaya taşıdı ve performansı tam bir deprem etkisi yarattı. Brando’nun cümleleri mükemmel biçimde telaffuz etmekten kaçınan, bozuk, yaralı ve bedensel performansı seyircilere daha önce görmedikleri türden bir gerçeklik hissi vermiş o dönem. Bunun etkilerini bugün görmek de mümkün. Zaten A Streetcar Named Desire da metot oyunculuğu denince ilk akla gelen filmler arasında. 

Teatralliğin yerine gerçekçiliği koyan bu oyunculuğa dair başka örnekler görmek isterseniz On the Waterfront (1954) ve The Godfather’daki (1972) Brando performanslarını da bu gözle izleyebilirsiniz. Öte yandan bu gerçekçilik arayışının sınırlarını aşılıp Last Tango in Paris’te (1972) Maria Schneider'in rızası olmadan çekilen “tereyağı sahnesi”  metot oyunculuğunun tartışmalı kısımlarıyla ilgili önemli bir kriminal vaka. Metot oyunculuğunu idealize edip bunu tercih eden oyuncuları kahramanlaştırmak böyle tehlikeli zırhların yaratılmasına da katkı sağlamış oluyor. 

9. Jack Nicholson – One Flew Over the Cuckoo’s Nest (1975)

Metot oyunculuğunu tercih eden aktörlerin rollerine hazırlıkları her zaman ilgi konusu olmuştur. Jack Nicholson’ın Randle P. McMurphy adlı karakteri canlandırdığı filmi One Flew Over the Cuckoo’s Nest (1975) de bunun iyi örneklerinden birisi. Nicholson bu rol için haftalar boyunca bir akıl hastanesinde gözlem yapmış ve filmdeki rolüne bürünmüş. Buradan edindiği deneyimi film boyunca gözlemlemek de mümkün. Nicholson’ın gözlerinde, dünyayı olduğundan farklı gören, sınırları zorlayan bir gerçeklik algısı olduğunu hissedebiliyorsunuz. Aslen metot oyunculuğu ekolünden gelen bir isim olmasa da Nicholson burada kullandığı kaotik ve dürtüsel oyunla Brando’nun A Streetcar Named Desire’daki performansına yakın bir güç ortaya çıkarır. 

Google Play üzerinden satın alabildiğiniz One Flew Over the Cuckoo’s Nest’in yönetmenlik koltuğunda Çekoslovak sinemasının usta ismi Miloš Forman oturuyor. Deliliğin sınırlarında dolaşan mahkûm Randle P. McMurphy bu sınırı kendi iradesiyle aşıp kendisini bir akıl hastanesine aldırıyor ve burayı tam bir kaosa sürüklüyor. A Clockwork Orange (1971) ve Girl, Interrupted (1999) gibi filmlerin temalarını bulabileceğiniz film hem sinema tarihindeki önemi hem de metot oyunculuğunun varabildiği noktaları göstermesiyle listemizde kendine yer buluyor. 

8. Christian Bale – The Machinist (2004)

Metot oyunculuğu denince akla ilk gelen şeylerden biri rol için bedensel dönüşüm geçiren oyuncular olur. Christian Bale bunun en popüler temsilcilerinden birisi. The Machinist (2004) filmi için 28 kilo veren Bale burada uykusuzluktan muzdarip bir karakteri canlandırıyor. Bir yandan son derece bedensel bir performans izliyoruz ama bu rolün esas gücü karakterin içine girdiği zihinsel durumdan doğuyor. Bu da metot oyunculuğunun 2000’lerdeki en uç örneklerinden biriyle karşı karşıya bırakıyor bizi. Yalnızca bu sıradışı dönüşümü görmek için bile izlenebilecek bir film The Machinist

The Machinist bir yandan bedensel bir deneme olarak şekillenirken öte yandan insanın suçluluk psikolojisine dair biçimsel bir deneme ortaya koyuyor. Bir fabrika işçisinin bastırdığı duygular sebebiyle gerçeklik algısını kaybetmesine odaklanan filmde yönetmen Brad Anderson bunu film dilinin sınırlarını zorlayarak anlatmaya çalışır. Memento (2000) ve Jacob’s Ladder (1990) gibi filmlerde gördüğümüz, suçluluk ve hakikat çatışmasının görsel-işitsel karşılıklarını burada da buluruz. Christian Bale’in performansı da bu anlatının ana malzemesidir. Dolayısıyla The Machinist listemizde haklı bir yer ediniyor. 

7. Natalie Portman – Black Swan (2010)

Darren Aronofsky, ekstrem karakter çalışmalarıyla dikkat çeken bir yönetmen. Son olarak The Whale’de (2022) de gördüğümüz, insan bedeni ve zihninin sınırlarını araştıran bakış yönetmenin en başarılı filmlerinden Black Swan’da (2010) da benzer bir yol izler. Burada başrolde yer alan Natalie Portman ise sahiplendiği metot oyunculuğuyla sinema tarihinin en zor yolculuklarından birine girişir. Sanatçının bedeni ve psikolojisiyle taşıdığı yükleri takip eden filmde Portman’ın performansı oldukça sarsıcı bir etki bırakıyor seyircide. 

Black Swan’da bir bale sanatçısının mükemmeli arama çabasını ve bu uğurda feda ettiklerini izliyoruz. Portman, bu rol için hem bir yıl boyunca bale eğitimi aldı hem de karakterin içine girdiği psikolojik durumu özümseyebilmek için kendini yalnızlaştırıp o hislere kişisel olarak ulaşmaya çalıştı. Isabelle Adjani'nin psikozu perdeye taşıdığı Possession (1981) performansına yakın biçimde kendi psikolojisini bu rol için bir deney tahtası hâline getirdi. Bunun ödülünü de kazandığı En İyi Kadın Oyuncu Oscar’ıyla aldı. Metot oyunculuğunun psikolojik sınırlarını keşfetmesi açısından büyük önem taşıyan Black Swan başarı ve mükemmel arayışına ilgi duyanlar için kaçırılmaması gereken bir yapım. Filmi Disney+ üzerinden izleyebildiğinizi de hatırlatalım. 

6. Al Pacino – Scent of a Woman (1992)

Jack Nicholson’ın rolü için akıl hastanesinde kaldığını, Natalie Portman’ın bale dersleri aldığını söylemiştik. Peki ya oynamanız gereken karakterin bedensel bir engeli varsa? Bu imkânsız görünen işin altından kalkan isim, sinema tarihinin en büyük oyuncularından biri olunca sorumuza cevap alıyoruz. Scent of a Woman’da (1992) bir görme engelliyi canlandıran Al Pacino, unutulmaz bir performans ortaya koyar. Aynı Brando gibi Actors Studio kökenli bir oyuncu olan Al Pacino metot oyunculuğu yöntemini uygulamak için bu role hazırlanırken görme engellilerle birlikte haftalarca vakit geçirdi. Sonuç olarak da gerçekten akıllara kazınan bir performans çıktı ortaya. 

Scent of a Woman’da Al Pacino, görme yetisini kaybetmiş eski bir subayı canlandırıyor. Frank Slade hem kibirli hem de yaralı bir karakter. Usta oyuncunun performansı burada yalnızca görme engelli birini taklit etmesiyle sınırlı değil. Çok katmanlı, psikolojik derinliği olan bir yorum ortaya koyuyor Al Pacino. Film de tamamen onun performansıyla tanınıyor. The Machinist’te Christian Bale’in performansı yaşam arzusunu tüketirken Al Pacino’nun Scent of a Woman performansı bunun tam tersini yapıyor ve bireyin görme dışındaki duyularından bir yaşam ümidi devşiriyor. Netflix üzerinden izleyebildiğiniz bu 2 saat 36 dakikalık kapsamlı film size Good Will Hunting’in (1997) kurtuluş hissiyatını ve Rain Man’in (1988) engelleri aşan gücünü aynı anda verecek. 

5. Robert De Niro – Raging Bull (1980)

Al Pacino deyince Robert De Niro da elbette hemen akla gelir. Al Pacino gibi Actors Studio geleneğini sürdüren bir başka efsanevi oyuncu Robert De Niro, Martin Scorsese imzalı Raging Bull’da (1980) boksör Jake LaMotta’yı canlandırır. Bu film sıklıkla basit bir spor filmi olarak algılanır ama aslında onun çok ötesinde, erkekliğe ve özyıkıma odaklanan derinlikli bir karakter çalışmasıdır. Sinema tarihine geçen bu filmin başarısı da büyük ölçüde Robert De Niro’nun akıl dışı performansıyla şekillenir. Aynı Christian Bale ve Natalie Portman gibi De Niro da bu role hazırlık için bedensel ve psikolojik bir dönüşüm savaşına girer ve insanüstü bir oyun ortaya koyar. 

Raging Bull, Martin Scorsese’nin en çarpıcı filmlerinden biri. De Niro’nun performansı özelinde de görülebilen acımasızlık filmin her noktasında hissedilir. Yine bir Scorsese-De Niro ortaklığı olan Taxi Driver’daki (1976) yalnızlık ve özyıkım anlatısı Black Swan’ın mükemmellik arayışı ve şiddet girdabıyla birleşir. Derinlikli karakter çalışmaları, sporcu psikolojisine odaklanan filmler ve erkekliğin yıkımı anlatıları ilginizi çekiyorsa Raging Bull’u mutlaka görmelisiniz. Prime Video kataloğunda yer alan bu 129 dakikalık filmi izledikten bir süre sonra mutlaka tekrar ziyaret etmek isteyeceksiniz. 

4. Dustin Hoffman – Midnight Cowboy (1969)

Metot oyunculuğunun sinema tarihindeki önemli temsilcilerinden biri de Dustin Hoffman elbette. Hatta bu metotla en çok adı anılan oyuncu kendisi olabilir. Actors Studio’da yetişen oyuncu 1960’lardan itibaren bu metodu tanımlayan oyunculardan olduğundan bu alanda pek çok performansı var ama biz burada Midnight Cowboy’daki (1969) Ratso Rizzo karakterinden bahsedeceğiz. Ratso, bir ayağı sakat, bedensel dertleri olan yoksul bir dolandırıcıdır. Dustin Hoffman buradaki bedensel performansıyla aslında sıradışı bir karakter portresi ortaya koyar. Bedenini, canlandırdığı karakterin iç dünyasının sahnesine çevirir. 

John Schlesinger imzalı Midnight Cowboy’da iki yalnız ve avare ruhun yoldaşlığını izleriz. Dustin Hoffman burada âdeta fiziksel varoluşunun zıttı olarak zuhur eden Jon Voight’un “mükemmel” görüntüsünden kaynaklı bir duygusal bağ ulaştırır seyirciye. Sonuç olarak birbirini tamamlayan bir ikili ortaya çıkar. Bu filmi severseniz My Own Private Idaho (1991) ve The Panic in Needle Park (1971) gibi kayıp gençlik anlatılarına, Dustin Hoffman’ın metot oyunculuğunu yücelttiği başka örnekleri izlemek isterseniz Rain Man (1988) ve Kramer vs. Kramer’a (1979) göz atabilirsiniz. 

3. Meryl Streep – The Devil Wears Prada (2006)

Listemizde tüm zamanların en başarılı üç metot oyunculuğu performansına ulaşmış durumdayız. Üçüncü sırada büyük ölçüde tek bir oyuncunun performansıyla tanınan bir film var: The Devil Wears Prada (2006). Meryl Streep’in buradaki Miranda Priestly performansı çok önemli. Zira metot oyunculuğu kullanan oyuncular sıklıkla uç karakterleri canlandırmasıyla biliniyor. Fiziksel olarak kısıtları bulunan, deliliğin sınırında dolaşan ya da ağır deneyimler yaşayan karakterlerdir bunlar. Meryl Streep ise The Devil Wears Prada’da metot oyunculuğunu bir otorite figürü yaratmak için kullanır. Bu, metot oyunculuğu bakımından yenilikçi bir yaklaşımdır. Bağırmak yerine sessiz bakışları, fiziksel otorite yerine duygusal baskıyı koyar. 

The Devil Wears Prada’yı Meryl Streep’in olağanüstü performansına tanıklık etmek için izleyebilirsiniz. Onun buradaki kötücül, mutlak otorite sahibi performansını izlemek başlı başına bir deneyim vaat ediyor. TV+ ve Disney+ kataloglarında yer alan bu 1 saat 49 dakikalık filmi açıp Streep’i izlemek size The Godfather’daki Marlon Brando’yu ya da GoodFellas’taki (1990) Robert De Niro’yu izlemek gibi bir etki yaratacak. Streep’in metot oyunculuğuna kendine has yaklaşımını getirdiği bu filmden sonra verdiği kişisel hasar nedeniyle bu metodu bir daha tekrarlamadığını da hatırlatalım. 

2. Heath Ledger – The Dark Knight (2008)

Sırada muhtemelen bu listeyi okurken aklınıza gelen ilk örnek var: Heath Ledger’ın Joker performansı. Yönetmen Christopher Nolan’ı zirveye taşıyan The Dark Knight’ın (2008) sıradışı kötü adamı Joker yorumu Heath Ledger’ı pek çok açıdan tarihe geçirdi. Jack Nicholson’ın Batman’deki (1989) performansıyla akıllara kazınan bir karaktere yeni bir boyut katmayı başarsa da metot oyunculuğu psikolojisini oldukça kırılgan hâle getirdi. Uykusuzluk, anksiyete bozukluğu gibi sorunlar yaşadı ve çekimlerden kısa bir süre sonra hayatını kaybetti. Filme yaptığı hazırlıklar esnasında kendini yalnızlaştırma biçimi ve ölümü arasında hep bağlantılar kuruldu. Kazandığı Oscar ödülünü bile kucaklayamamış oldu. Buradaki kaosu fiziksel bir varoluşa çeviren performansı ise sinema tarihine geçti. 

The Dark Knight tüm zamanların en iyi süper kahraman filmleri tartışmasında her zaman adı anılacak bir yapım. Hatta pek çoklarına göre sinema tarihinin en iyi filmlerinden biri. Bu ayrı bir tartışma konusu ama Heath Ledger’ı perdede son kez izlediğimiz bu rol tekrar tekrar ziyaret edilecek cinsten. Hâlâ filmi izlememiş o azınlıktansanız hiç düşünmeyin, zira insanların abarttığı kadar var. Sinemanın gördüğü en yıkıcı, en sarsıcı, en rahatsız edici kötü adam performanslarından birini izleyeceksiniz. Netflix ve Prime Video üzerinden izleyebildiğiniz film Batman ve Joker’i defalarca karşı karşıya getiren uyarlamaların en iyisi kesinlikle. HBO Max üzerinden filme ulaşabilirsiniz. 

1. Daniel Day-Lewis – There Will Be Blood (2007) 

Listemizin zirvesinde metot oyunculuğunu tüm kariyeri boyunca benimseyen ve bu metodu zirveye taşıyan Daniel Day-Lewis var. Tüm zamanların en başarılı aktörlerinden birisi olan Lewis, imza attığı her performansın arkasında büyük bir adanmışlık ve fedakârlık koymasıyla biliniyor. En saf ve net metot oyuncusu olarak da kendisini gösterebiliriz. Dolayısıyla bunun zirvesini hangi filmin oluşturduğuna karar vermek başlı başına zor bir görev. My Left Foot (1989) için tekerlekli sandalyeye bağlı bir yaşam süren, Lincoln’ün (2012) ve Gangs of New York’un (2002) çekimleri esnasında karakterinin yaşadığı döneme ait gibi davranan, In the Name of the Father (1993) için hücrede yaşayan bir oyuncudan bahsediyoruz sonuç olarak. 

Ancak listemizin başında Paul Thomas Anderson’ın başyapıtı There Will Be Blood (2007) ve buradaki Daniel Plainview karakteri yer alıyor. Bu yalnızca filmin başyapıt ölçeğindeki niteliğiyle ilgili değil. Aynı zamanda Daniel Day-Lewis’in burada metot oyunculuğunun zirvesini bulmuş olmasıyla ilgili. Çekimlerden bir yıl öncesinden başlayarak bu karaktere bürünen, âdeta ona dönüşen ve rolden çıkmayan Lewis, gerçekten de unutulmaz bir performansa imza attı. Bu performansla ikinci Oscar’ını kazandı ve sinema tarihindeki müstesna yerini sağlamlaştırdı. Sinemayla ilgili herkesin mutlaka izlemesi gereken, 21. yüzyılın en iyi filmleri listesinde her zaman kendisine yer bulan bir film var karşımızda. Bizim listemizin de en tepesine yerleşiyor. 

Disney Plus
YouTube Premium
Netflix
puhutv
Amazon Prime Video
Google Play Movies
Apple TV
MUBI
Curiosity Stream
TV+
DOCSVILLE
WOW Presents Plus
Magellan TV
BroadwayHD
Filmzie
Dekkoo
True Story
DocAlliance Films
Hoichoi
Eventive
Cultpix
Takflix
Sun Nxt
TOD TV
Crunchyroll
Shahid VIP
JustWatchTV
Jolt Film
FOUND TV
HBO Max
Bloodstream
Tentkotta
MovieMe
Filtreler
  1. İhtiras Tramvayı

    İhtiras Tramvayı

    1951

    # 10

    Tennessee Williams'ın oyunundan uyarlanan ve gösterime girdiğinde yeri yerinden oynatan film, kaba saba işçi Stanley ile evli kız kardeşini ziyarete gelen Blanche adlı bir kadının, buradaki ilişkilerin yönünü değiştirmesini konu alıyor. Missisipi'de okul yaşındaki bir delikanlıyı baştan çıkarttığı için başı derde girmiş olan yaşça geçkin ama çekici Blanche DuBois, New Orleans'ın Fransız mahallesinde yaşamakta olan hamile kızkardeşi Stella'nın yanına gelir. Tek arzusu kendine yeni bir yaşam kurmak ve herşeyi geride bırakmaktır. Oysa Stella'nın kaba saba bir delikanlı olan kocası Stanley Kowalski, Blanche'ın güneyli nezaketinden hiç hoşlanmamaktadır. Sürekli taciz edilen Blanche'ın Stanley'le yüzleşmesi epey şiddetli olacaktır.
    İhtiras Tramvayı için mevcut bir yayın yok.
    İzleyebileceğiniz zaman sizi haberdar edelim.

  2. Guguk Kuşu

    Guguk Kuşu

    1975

    # 9

    Eyalet Akıl Hastanesi'nde kısa bir tatil kulağa pek de kötü gelmiyor, öyle değil mi? Randle P. McMurphy, damarlarında kan yerine elektrik dolaşan, ağzı çok iyi laf yapan özgür ruhlu bir mahkumdur. McMurphy, deli numarası yaparak kendisini "kaçıklar" olarak nitelediği adamların yanına aldırır. Hemen ardından, onun bulaşıcı düzensizlik sevdası, yeni geldiği yerdeki uyuşturucu rutinle karşı karşıya gelir. McMurphy, Dünya Kupası maçları oynanırken yeni arkadaşlarının yatıştırıcı ilaçlara boğulmuş bir şekilde ortalıkta bornozlarla dolaşmasına dayanamaz.
    Guguk Kuşu için mevcut bir yayın yok.
    İzleyebileceğiniz zaman sizi haberdar edelim.

  3. Makinist

    Makinist

    2004

    # 8

    Trevor Reznik bir fabrikada işçidir. İşi sadece tekdüze değil, aynı zamanda yıpratıcı ve çok da gürültülüdür. En ufak bir dikkatsizliğin korkunç bir kazayla cezalandırılacağı türden bir iştir. Oysa Trevor, hiçbir şeye konsantre olacak durumda değildir çünkü bir yıldır hiç uyumamıştır. Trevor gecelerini, Marie adlı garson kızla buluştuğu hava limanındaki kafe ile sokak kızı Stevie'nin apartman dairesi arasında gidip gelerek geçirmektedir. Trevor'ın tuhaf hayatı bir de evindeki buzdolabının üzerinde şifreli mesajlar bulmaya başlayınca iyice esrarengiz bir hal alır.
    Makinist için mevcut bir yayın yok.
    İzleyebileceğiniz zaman sizi haberdar edelim.

  4. Siyah Kuğu

    Siyah Kuğu

    2010

    # 7

    Genç bir kadın olan Nina, yetenekli bir balerindir. Eski bir balerin olan ve dans konusundaki hırsını kendisine aşılayan annesi ile New York’ta yaşayan Nina’nın hayatı danstan ibarettir. Bale yönetmeni Thomas Leroy, sahneye koyduğu Kuğu Gölü Balesi’nin baş dansçısını yeni sezonda değiştirmeye karar verir. Zarif, masum ve saf Beyaz Kuğu ile kötülüğün, şehvetin ve bilinmezliğin temsilcisi Siyah Kuğu'yu aynı anda canlandırabilecek bir balerin arayan yönetmenin ilk tercihi Nina olur. Ancak rolü almak için elinden geleni yapan Nina’nın karşısında güçlü bir rakibi vardır. Nina, Beyaz Kuğu rolü için harikalar yaratsa da genç kadının Siyah Kuğu performansı pek de başarılı değildir. Rakibi Lily ise Siyah Kuğu rolü için iyi bir performans sergiler. Lily ve Nina arasındaki rekabet, çalışmalar boyunca ilginç bir dostluğa dönüşür. Bu süreçte Nina, hayatının mahvolmasına neden olan karanlık tarafıyla yüzleşmeye başlar.
  5. Kadın Kokusu

    Kadın Kokusu

    1992

    # 6

    1974 yapımı İtalyan Profumo di Donna filminin yeniden çevriminde, fakir bir aileden gelen ve bir kolejde okuyan Charlie Simms yılbaşında Oregon’da ki ailesinin yanına gidebilmesi için gerekli para karşılığı yeğeni ve ailesiyle birlikte yaşayan Emekli Albay Frank Slate'e Şükran Günün’de bakıcılık yapmaya karar verir.
  6. Kızgın Boğa

    Kızgın Boğa

    1980

    # 5

    Boksör Jakc la mottanın kendi ağzından anlattığı şampiyonluklardan bar komedyenliğine uzanan hırslı hayat hikayesi.Usta yönetmen Martin Scorsese'nin yönettiği bu film protesto amacıyla siyah-beyaz çekilmiştir,aynı zamanda sinema eleştirmenleri ve yönetmenleri tarafından tüm zamanların en iyi filmleri içinde ilk 10 sıradadır.
  7. Geceyarısı Kovboyu

    # 4

    Joe Buck, geçmişini bir kenara bırakır ve New York’a doğru bir yolculuğa çıkar. Niyeti orada zengin kadınlarla tanışıp, jigololuk yapmaktır. Ancak şehir hiç de onun beklediği gibi değildir. Kısa bir süre sonra fakir bir dolandırıcı olan Ratzo ile tanışır ve bu iki adam, çaresizliklerle dolu hayatlarında birbirlerinin en yakın dostu olur.
    Geceyarısı Kovboyu için mevcut bir yayın yok.
    İzleyebileceğiniz zaman sizi haberdar edelim.

  8. Şeytan Marka Giyer

    Şeytan Marka Giyer

    2006

    # 3

    New York moda dünyasının göz alıcı karmaşasında, sıfır bedenli muhteşem kadınlar içindeyken saçınızın kötü olduğu bir gün iş hayatınızın sonu olabilir. İşte Runway Dergisi bu inanılmaz cehennemin tam ortasıdır. Miranda Priestly ise moda dünyasının en güçlü kadını Runway'in korku salan kraliçesi kendisine bir asistan alacaktır. Milyonlarca kızın hayatını verebileceği bir iş ise sıradan bir New York'ta yaşayan Andy Sachs için göz kırpmaktadır. Yapacağı iş kesinlikle kendisine saygısı olmayan insanların yapabileceği türden, yaşamı bırakıp çalışmaya dayalı bir tür Miranda köleliğidir.
  9. Kara Şövalye

    Kara Şövalye

    2008

    # 2

    Batman, Teğmen Jim Gordon ve Bölge Savcısı Harvey Dent’in yardımlarıyla, şehir sokaklarını sarmış olan suç örgütlerinden geriye kalanları temizlemeye girişir. Bu ortaklığın etkili olduğu açıktır, ama ekip kısa süre sonra kendilerini, Joker olarak bilinen ve Gotham şehri sakinlerini daha önce de dehşete boğmuş olan suç dehasının yarattığı karmaşanın ortasında bulurlar.
  10. Kan Dökülecek

    Kan Dökülecek

    2007

    # 1

    Upton Sinclair’in “Petrol-Oil!” adlı romanından uyarlanan filmin konusu, 20. yüzyılın başlarında geçer. Aile çiftliği arazisinde petrol çıkartma haklarını almasıyla birlikte servetini hızla katlayan bir işadamı ile (Daniel Day-Lewis), kısa sürede gelişip kalkınan kasabanın karizmatik genç rahibinin (Paul Dano) paralel öyküsü anlatılır. Güney Kaliforniya’da petrol bulunmasının ardından ortaya çıkan tablo, daha önceki yıllardaki “Altına Hücum” olgusunun eşdeğeridir. İşadamının Amerikan Rüyası kavramının farkına varması ve Amerikan Rüyası tarafından yok edilmesiyle birlikte filmin öyküsü hırs ve inançların irdelemesine dönüşür.
    Kan Dökülecek için mevcut bir yayın yok.
    İzleyebileceğiniz zaman sizi haberdar edelim.