Dan Brown’un 2000 tarihli Angels & Demons’la başlayan ve kısa zamanda dünya çapında popülariteye ulaşan Robert Langdon romanları ilk kez 2006’da, Ron Howard imzalı The Da Vinci Code’la beyazperdeye aktarıldı. Önemli bir gişe başarısı elde eden filmi, yine Howard’ın yönettiği iki film ve prequel olarak tasarlanan bir dizi uyarlaması takip etti.
Öte yandan, Brown’un Eylül 2025’te piyasaya çıkan yeni romanı The Secret of Secrets vesilesiyle ilk film The Da Vinci Code yakın zamanda pek çok ülkede yeniden gösterime girdi. Yeni romanın Netflix uyarlaması için hazırlıklar sürerken gelin birlikte bugüne kadar çekilmiş Robert Langdon anlatılarına dönelim, her birinin dikkat çeken özelliklerine yakından bakalım.
The Da Vinci Code (2006)
Dan Brown’un 2003 tarihli romanından uyarlanan The Da Vinci Code (2006) sanat tarihi, Kilise, gizli cemaatler ve komplo teorileri etrafında gizemli bir dünya ve gerilim yüklü bir anlatı kurar. Louvre Müzesi’nde işlenen bir cinayetle başlayan filmde Harvard Üniversitesi’nden semiyotik uzmanı Robert Langdon ile kriptoloji uzmanı Sophie Neveu konuyu araştırmakla görevlendirilir ve ikili, Leonardo Da Vinci’nin tablolarına ve kutsal eserlere yerleştirilmiş ipuçlarını keşfederek, yüzyıllardır etkinliğini sürdüren gizemli bir topluluğun izini sürmeye başlar. Louvre Müzesi, Westminster Manastırı ve Rosslyn Şapeli gibi Avrupa tarihinin görkemli yapılarını etkileyici bir şekilde hikâyesine dahil eden Ron Howard imzalı film, Indiana Jones serisine hakim olan macera duygusu ile Umberto Eco uyarlaması The Name of the Rose’un (1986) gotik manastır atmosferinin bir karışımını sunar. Başrollerini Tom Hanks ve Audrey Tautou’nun paylaştığı The Da Vinci Code’un zayıf noktası ise, ortaya attığı tüm sorulara fazlasıyla ayrıntılı cevaplar vermesi ve kendi kurduğu gizemi yine kendi eliyle bozmasıdır.
Angels & Demons (2009)
Dan Brown’un The Da Vinci Code'dan önce yazdığı romandan perdeye aktarılan Angels & Demons’ın (2009) senaryosu, The Da Vinci Code’daki (2006) olayların sonrasında geçecek şekilde uyarlanmıştır. Filmde, bir fizikçinin öldürülmesi ve Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi’nden bir şişe “karşı madde”nin çalınması üzerine Robert Langdon olayı araştırmak üzere Vatikan’a davet edilir. Papalık seçimleri sırasında, gizemli İlluminati örgütünün Vatikan’ı tehdit ettiği ortaya çıkarken Langdon bilim insanı Vittoria Vetra’nın da desteğiyle giriştiği mücadelede kendini din ile bilim arasındaki sınırların giderek bulandığı bir dünyada bulur. Görsel olarak The Ninth Gate (1999) ve End of Days (1999) gibi filmlerin gotik tonundan izler taşıyan Angels & Demons, olay örgüsünü basitleştirmeye çalışırken ilk filmdeki tarihsel ve kültürel zenginliği de biraz kaybetmiştir. Buna karşılık kurgunun ilk filme kıyasla çok daha sıkı olması ve artan aksiyon oranı, Angels & Demons’ı daha keyifli ve heyecanlı bir seyirlik haline getirir.
Inferno (2016)
Serinin üçüncü filmi Inferno (2016), Robert Langdon’ın Floransa’da bir hastane odasında, yakın geçmişi unutmuş olarak, sanrılar içinde uyanmasıyla başlar. Kendisini hedef alan cinayet girişiminden Dr. Sienna Brooks’un yardımıyla kurtulan Langdon’ın, zengin iş adamı Bertrand Zobrist’in dehşet verici planını durdurmak ve milyarlarca insanı kurtarmak için bir dizi şifreyi acilen çözmesi gerekecektir. Nüfus artışı ve biyolojik terörizm gibi güncel meselelere el atmasıyla The Peacemaker (1997) ve Contagion (2011) gibi yapımların anlatı yapısından izler taşıyan Inferno, önceki filmlere kıyasla aksiyonu daha fazla ön plana çıkararak The Bourne Ultimatum (2007) gibi yapımlarınkine benzer bir üslup benimser. Floransa, Venedik ve İstanbul’daki mekânlarını etkileyici bir şekilde perdeye taşısa da film, tematik yüzeyselliği ve dağınık anlatısıyla üçlemenin en zayıf halkası olmaktan kurtulamaz.
The Lost Symbol (2021)
Üçüncü filmden beş yıl sonra The Lost Symbol’la (2021) birlikte Dan Brown’un roman serisi ilk kez dizi formatında izleyici karşısına çıkar. 2009’da yayımlanan aynı adlı romandan uyarlanan on bölümlük dizi izleyiciyi Robert Langdon’ın gençlik yıllarına götürür. Ashley Zukerman’ın canlandırdığı genç Langdon, kendisi için bir baba figürü olan eski akıl hocası Peter Solomon’un ortadan kaybolması olayını araştırmak üzere CIA tarafından görevlendirilmiştir. Peter’ın kızı Katherine’in yardımıyla kadim sembolleri ve Masonlara ait şifreleri çözümleyen Langdon, kendisini gizli bir toplulukla karşı karşıya bulur. ABD tarihinin derinliklerine uzanan dizi bir kez daha inanç, iktidar ve karanlık ilişkiler temalarına eğilirken episodik yapı sayesinde masonların dünyasını daha derinlemesine inceleme fırsatı bulur. Anlatı yapısını hazine avcılığı unsuru etrafında şekillendiren dizi The Librarians (2014–2018) ve National Treasure: Edge of History (2022-2023) gibi yapımlarla akrabadır ancak Tom Hanks gibi sürükleyici bir yıldızın yokluğu, The Lost Symbol’ın cazibesini epey düşürür.






































