Tür sineması adına zengin bir kataloğa sahip olan Netflix, özellikle bilimkurgu severler için bir altın madeni. Bu listede Netflix orijinal yapımı en popüler on bilimkurgu filmini sizler için sıraladık. Görsellik adına gişe filmleri kadar yüksek bir kalite vadetmese de, dünyanın sonu temalı felaket senaryolarını seviyorsanız Netflix bilimkurguları sizi fazlasıyla tatmin edecektir. . En iyiden en kötüye değerlendirme yaptığımız bu listede, filmleri hem aksiyon ve gizem dozuna hem de prodüksiyon kalitesine göre sıraladık. Kriterlerimiz arasında hikâyenin yalnızca sürükleyici olması değil, aynı zamanda parlak bir fikre sahip olup olmaması da var.
Dünyanın sonunu “en yaratıcı” haliyle izlemeye hazırsanız, bilimkurgu tutkunları için hazırladığımız bu listeye bir göz atabilirsiniz. Uzaylılardan yüksek teknolojinin tehlikelerine, salgın hastalıklardan çığır açıcı bilimsel buluşlara pek çok farklı konuya değinen bu filmlerde, en sevdiğiniz bilimkurgu klasiklerinden izler bulabilirsiniz. Netflix kataloğunda yer alan ve hayalgücünü zorlayan hikâyeleriyle sizi ekran başına kilitleyecek en iyi on bilimkurgu filmine bu sayfadan erişebilir ve onları Türkiye’de hangi streaming platformlarında bulabileceğinizi bu rehberden öğrenebilirsiniz.
Annihilation (2018)
Ex Machina (2015) ve Civil War (2024) gibi filmleriyle tanıdığımız yönetmen Alex Garland imzalı Annihilation (2018), 2010’ların en tuhaf bilimkurgularından biri. Bilimkurgu olarak başlayan ve gitgide hayata, insanlığa ve kainata dair varoluşsal yerlere evrilen hikâyede, canlıların DNA’sını değiştiren “uzaylı bir ışın” konu ediliyor. Natalie Portman ve Oscar Isaac’lı yıldız oyuncu kadrosuyla öne çıkan film, özellikle twist’lerle dolu sıradışı ve karmaşık senaryosuyla listemizin birinci sırasına yerleşmeyi hak ediyor.
Bilimkurgunun aksiyon yerine felsefi tarafına düşkünseniz, varoluşa ve kimliğe dair söyledikleriyle bu film sizin için ideal bir seçenek. Özellikle Stalker ya da Solaris (1972) gibi bilimkurgunun felsefi bir araç olarak kullanıldığı örnekleri sevenler, Annihilation’u birinci sıraya koymamıza itiraz etmeyecektir.
Oxygen (2021)
Inglourious Basterds’daki (2009) performansıyla ünlenen Fransız oyuncu Mélanie Laurent’in başrolünde oynadığı Oxygen (2021), tek mekânlı bir bilimkurgu-gerilim filmi. Tamamı tabut büyüklüğünde tıbbi bir kriyojenik ünitede geçen film, uyanınca kendini ünitede bulan ve oraya nasıl geldiğini hatırlamayan genç bir kadına odaklanıyor. Kısıtlı mekânı çok iyi değerlendiren film, özellikle psikolojik gerilim dozu ve hikâyedeki beklenmedik twist’lerle listemizin ikinci sırasına yerleşmeyi hak ediyor. Netflix’in kısıtlı bütçeyle “harikalar yaratmaya” kalkıştığı bir başka bilimkurgu olan Oxygen, bu fırsatı iyi değerlendiriyor ve 100 dakikalık süresinin hakkını sonuna kadar veriyor.
Alexandre Aja imzalı film, özellikle Buried (2010), Cube (1997) ve 127 Hours (2010) gibi dar mekânlarda geçen yapımları sevenler için yeterince “klostrofobik” bir seçenek. Kahramanımızın oksijen seviyesiyle birlikte azalan vaktini sayarken adeta soluksuz kaldığımız Oxygen, listemizdeki çoğu aksiyon üzerine kurulu diğer yapımlara göre çok daha ustalıklı bir yönetmenliğe sahip.
I Am Mother (2019)
Netflix’in en çok izlenen orijinal bilimkurgu filmlerinden biri olan I Am Mother (2019), bir hayatı boyunca bir droid tarafından yetiştirilmiş ve dış dünyayı hiç görmemiş bir genç kızın hikâyesini anlatıyor. Droid annenin kızı üzerindeki manipülasyonu ve karakterler arasındaki psikolojik savaş, iki saate yakın süresine rağmen seyirciyi ekran başında tutmayı başarıyor.zGitgide daha da yaygınlaşan yapay zekâya şüpheyle yaklaşanlardansanız, I Am Mother tüm korkularınızı haklı çıkaracak ve insanlığa “güveninizi” tazeleyecek filmlerden. Oxgyen’inki kadar olmasa da kendince kısıtlı bir mekânda geçen ve gerilimini bu “hapsolma” hali üzerinden kuran yapım, geniş manzaralar vadeden epik bilimkurguları sevenleri hayal kırıklığına uğratabilir. Öte yandan I Am Mother, özellikle gerilim dolu anne-kız ilişkilerini ve robot/yapay zeka istilası temalı karanlık gelecek masallarını seviyorsanız listemizdeki en ideal seçenek.
The Mitchells vs. The Machines (2021)
Netflix kataloğundaki sevilen animasyonlardan bir tanesi olan The Mitchells vs. The Machines (2021), robotların istilası altında kalan bir dünyada geçen, samimi mizahıyla iki saatlik süresinin hakkını veren eğlenceli bir “bir aile filmi”. Aynı zamanda naif bir büyüme hikâyesi anlatan eğlenceli bir gençlik filmi olan yapım, son dönemin popüler animasyonlarından Spider-Man: Into the Spider-Verse’ün (2018) suluboyaya yakın çizgilerini sevdiyseniz özellikle hoşunuza gidecek. ABD’deki çeşitli eleştirmen birlikleri tarafından verilen pek çok ödülün sahibi olan yapım, teknolojiye dair dikkatli, eleştirel fakat karamsar ve muhafazakar olmayan bir bakışa sahip.
Animasyon ve bilimkurgunun kesiştiği noktada yer yer görsel olarak harikalar yaratan film, mecha ve siberpunk animeleri sevenler için biçilmiş kaftan. Listemizdeki diğer filmlere göre geleceğe ve robotlarla ilişkimize çok daha iyimser bakan film, bilimkurguların felaket telallığından sıkıldıysanız size iyi gelecek.Filmin tonunu yine Netflix imzalı Love, Death and Robots’un (2019) Three Robots bölümüne benzetmek mümkün.
The Adam Project (2022)
Deadpool & Wolverine (2024) Fall Guy (2024) gibi yapımlara imza atan Shawn Levy’nin yönettiği The Adam Project (2022), yönetmenin diğer işlerine benzer, eğlenceli bir bilimkurgu ve aksiyon komedisi. Zamanda yolculuk yaparak 12 yaşındaki haliyle işbirliği yapmak zorunda kalan pilot Adam Reed’ın maceralarına odaklanan yapım, özellikle görsel ve işitsel tasarımında 1980’lerin sevilen aksiyonlarından izler taşıyor. 100 dakikalık süresini sürükleyici aksiyon sahneleriyle asla hissettirmeyen yapım, Ryan Reynolds’ın kendine has ve neredeyse kara mizah diyebileceğimiz espri anlayışını sevenler için ideal bir seçim. Her ciddi sahnenin mutlaka bir şakayla “dengelendiği” filmin, listede yer verdiğimiz bir diğer aksiyon-bilimkurgu Project Power’la aynı sularda yüzdüğünü söylemek mümkün.
IO (2019)
Son dönemin yükselen yıldızlarından, The Substance’ın (2024) “acımasız güzeli” Margaret Qualley ve Captain America serisindeki Falcon rolüyle tanıdığımız Anthony Mackie’nin müthiş ekran uyumuyla dikkat çeken IO (2019), günümüz dünyasının gidişatını eleştiren bir başka post-apokaliptik bilimkurgu. Sakin atmosferi ve çoktan terk edilmiş ve çürümeye bırakılmış dünyaya dair ürpertici imgeleriyle dikkat çeken film, senaryo ve karakter derinliği anlamında ise bu manzaraların altını dolduracak malzemeye sahip değil ne yazık ki. Öte yandan IO, bütçe kısıtlamaları nedeniyle çoğu kısıtlı mekânda geçen Netflix bilimkurgularından farklı olarak, dünya ve ötesinde geniş bir coğrafya vadediyor seyircisine. I Am Legend (2007) benzeri “dünyada kalan son insan” temalı yapımları sevenler için, 96 dakikalık süresiyle izleyiciyi yormayan IO gayet tatmin edici bir seçenek.
Project Power (2020)
Netflix’in en popüler bilimkurgu-aksiyon filmlerinden biri olan Project Power (2020), içen kişiye beş dakikalığına süper güçler veren bir hapın dağıtımını durdurmaya çalışan bir gruba odaklanıyor. Aşırı gücün getirdiği sorumluluğa dair de eleştirel bir anlatı kuran film, insan beyni ve bedenin sınırlarını keşfe çıkan Limitless (2011) ve Lucy (2014) benzeri yapımları sevenleri özellikle tatmin edecektir. Aksiyon sahneleri, prodüksiyon tasarımı ve görsel efektleriyle iki saate yakın süresinde soluksuz bir seyir deneyimi sunan film; karakterlerin iki saniyede bir ölüm-kalım tehlikesi geçirdiği “az laf çok iş” temalı yapımları sevenler için ideal bir seçenek. Çoğu Netflix filminde olduğu gibi aksiyonun ağırlığını mizahla dengelemeye çalışan film, Katrina Kasırgası’nın New Orleans’ta yarattığı yıkıma çeşitli göndermelerde bulunuyor.
The Midnight Sky (2020)
Ünlü yıldız George Clooney’in yönettiği The Midnight Sky (2020), gökyüzünü incelemek için çok uzak ve zorlu coğrafyalarda çalışan Augustine isimli bir bilim insanının öyküsüne odaklanıyor. Arktik bölgesini temsilen, çekimlerinin bir kısmı İzlanda’da - 40 derece soğukta gerçekleşen film, özellikle etkileyici kar manzaraları ve Alexandre Desplat imzalı müzikleriyle listemizde sekizinci sıraya yerleşmeyi hak ediyor. Cazibesini çoğunlukla Clooney’in star personasından alan The Midnight Sky, bilimkurgu ve aksiyon adına çok fazla bir şey vadetmese de, oyuncunun hayranlarının kaçırmaması gereken bir yapım. Özellikle Kuzey Işıkları estetiğini sevenler, filmin iki saati aşkın süresi boyunca sergilenen “astronomik” manzalarından fazlasıyla keyif alacaktır. En İyi Görsel Efekt dalında Oscar adayı olan yapım, listemizdeki bir diğer “manzara filmi” IO’yla birlikte iyi bir “double feature” olacaktır.
Stowaway (2021)
Son yıllarda Netflix’te yayına giren bir başka kısıtlı mekân bilimkurgu-gerilimi ise Stowaway (2021). Mars’a giden bir uzay gemisinde geçen film, yola çıktıktan sonra gemide kaçak bir yolcu olduğunu fark eden mürettebatın yaşadığı iç çatışmaları konu alıyor. Stowaway, anlatısının merkezine yerleştirdiği ahlâki ikilemi işleyiş biçimi ve başarılı oyuncu performanslarıyla öne çıkarken, senaryo anlamında ise bir nebze dağınık kalıyor.
Danışmanları arasında YouTuber olarak da tanınan astrofizikçi Scott Manley’in yer aldığı film, listede yer verdiğimiz diğer filmlere oranla “bilimsel inandırıcılığın” çok daha yüksek olduğu bir yapım. En azından yapılan “yıldızlararası yolculuk” bir karadeliğe ya da başka bir galaksiye değil, en yakın komşularımızdan birine doğru gerçekleşiyor. Özellikle Alien (1979) ve Life (2017) tarzı “uzay gemisinde düşmanla mahsur kalma” temalı anlatıları seviyorsanız, Stowaway’den de memnun kalacaksınız.
Extinction (2018)
Hounds of Love (2016) filmiyle tanıdığımız Ben Young’ın yönettiği Extinction (2018), uzaylı işgalinin arefesinde, yapay zeka teknolojisinin fazlasıyla etkin olduğu gelecekteki bir dünyada geçiyor. Film, karanlık bir geleceğe dair korkunç kabuslar ve görülerle boğuşan, bu nedenle ailesiyle arası bozulan Peter isminde bir mühendise odaklanıyor. Senaryosu yer yer klişelere takılıp tökezleyen film, özellikle Michael Peña ve Lizzy Caplan’ın performanslarıyla bu açığını kapatıyor.
Extinction, Netflix’in kağıt üzerinde ilginç bir fikirle yola çıkan, “seri üretim” bilimkurgularından biri. 95 dakikalık süresiyle film, Annihilation gibi düşünsel yönü kuvvetli örneklere oranla çok daha yüksek tempolu ve kolay takip edilebilir bir örnek. Extinction, fazla derinlere inmeyen ve eğlenceli vakit geçirmelik için bir “felaket senaryosu” arayanlar için uygun bir seçim. Özellikle de tüm dünyanın bir günde altüst olduğu, War of the Worlds (2005) ve Leave the World Behind (2023) tarzı filmleri seviyorsanız.




































