Henüz otuz yaşına bile gelmemiş bir Steven Spielberg’ün imzasını taşıyan Jaws, 1975 yılında gösterime girdiğinde büyük başarı yakaladı ve uzun vadede, yaz aylarında izleyiciyi salonlara çeken “gişe canavarı” film geleneğinin de mucidi oldu ve popüler sinemanın çehresini değiştirdi. Denizin derinliklerinden çıkıp gelen dehşet verici köpekbalığı imgesi sadece korku sinemasında ve canavar filmi türünde çığır açmakla kalmadı, aynı zamanda farklı alanlarda yankı bulan, sürekli referans verilen bir popüler kültür fenomenine dönüştü.
Devam filmleri ilk filmin başarısının gerisinde kalsa da bugün Jaws serisi sinema tarihinin kült niteliği taşıyan serilerinden biri niteliğinde. JustWatch olarak hazırladığımız listeye göz atarak Jaws filmlerini karşılaştırmalı olarak inceleyebilir, her filmin artı ve eksilerini öğrenebilirsiniz.
Jaws (1975)
Yaz tatilinin en yoğun günlerinde bir katil köpekbalığının popüler bir sahil kasabasına saldırmasını ve emniyet müdürü Brody’nin (Roy Scheider) bir deniz biyoloğu ve bir köpekbalığı avcısıyla birlikte ona karşı verdiği mücadeleyi konu alan Jaws (1975), bir yandan izleyiciye kasaba halkının ve tatilcilerin yaşadığı dehşeti hissettirirken bir yandan da meselenin sosyal ve ekonomik boyutunu perdeye taşıyarak etkileyici bir toplumsal arka plan kurar. Steven Spielberg’ün perdede gerilim yaratma konusundaki benzersiz maharetini sergilediği, kurgu, müzik ve ses tasarımı gibi teknik dallarda Oscar ödülü kazanan Jaws, ilerleyen yıllarda Alien’dan (1979) The Thing’e (1982) sayısız korku/gerilim klasiğinin uygulayacağı anlatı formülünün yaratıcısıdır. Spielberg “canavar”ı göstermeden, izleyicinin beklentisi üzerinden gerilim yaratarak muazzam bir etki yaratmayı başarır –ki bu konudaki uzmanlığını daha sonra Jurassic Park’ta (1993) da sergileyecektir. Söylememize bile gerek yok ama sinema tarihine adını altın harflerle yazdıran Jaws, aynı zamanda serinin de en iyi filmidir.
Jaws 2 (1978)
İlk filmin birkaç yıl sonrasında geçen Jeannot Szwarc imzalı Jaws 2 (1978), yeni bir köpekbalığının Amity Island açıklarında belirmesiyle başlar. Emniyet Müdürü Brody bir kez daha kasaba halkını uyarma görevini üstlenir ve bir kez daha sadece köpekbalığıyla değil, aynı zamanda bürokratik engellerle ve yetkililerin egolarıyla da çarpışmak zorunda kalır. İkinci film, Jaws’un başarılı formülünü tekrar ederken şiddet ve kan dozunu yükseltir, kurbanların sayısını arttırır ve daha tehlikeli, daha korkutucu bir köpekbalığı portresi çizer. Fakat tüm bunların Spielberg’ün usta işi yönetmenliğinin yerinin dolduramadığını belirtmemiz gerekir. Orijinal filmin birkaç gömlek aşağısında da olsa, bir korku/gerilim hayranıysanız Jaws 2’dan keyif alma olasılığınız yüksek.
Jaws 3-D (1983)
Üçüncü film Jaws 3-D (1983) hikâyeyi Amity Island’dan çıkarır, sualtı parkı Seaworld’e taşır ve bu mekân değişimi anlatı için de farklı olanaklar sunar. Aradan yıllar geçmiştir ve emniyet müdürü Brody’nin oğlu Mike (genç Dennis Quaid), Florida’daki bir sualtı parkında mühendis olarak çalışmaktadır. Ancak nereden geldiği anlaşılmayan bir büyük beyaz köpekbalığı parka girip konuklara ve park personeline saldırmaya başlayınca büyük bir panik baş gösterir… 80’li yılların başında yaygınlık kazanan 3D teknolojisinin cazibesinden faydalanmaya çalışan Jaws 3-D, özellikle görsel efektlerinin yetersizliği yüzünden inandırıcılıktan uzak, B-filmi denebilecek bir niteliğe sahiptir. Bugünden bakıldığında bir korku filmi olarak değil belki ama camp estetiği açısından eğlenceli bir seyirliktir ve ayrıca eğlence parklarını mesken tutan Dark Ride (2006) ve Hell Fest (2018) gibi sayısız korku filmine de ilham vermiştir.
Jaws: The Revenge (1987)
Brody’nin dul eşi Ellen, oğlunun köpekbalığı saldırısında ölmesinin ardından, köpekbalığının kendisini ve ailesini bilerek hedef aldığına, âdeta intikam peşinde olduğuna kanaat getirir. Ellen, hayatta kalan oğlunu ziyaret etmek üzere Bahamalar’a gittiğinde köpekbalığının onu takip ettiğini fark eder ve dehşete düşer. Serinin dördüncü ve son filmi olan Jaws: The Revenge (1987) kötü görsel efektlerin üzerine bir de ikna edici olmayan bir senaryo ve akla hayale sığmayan ayrıntılar ekler ve tüm bunlar, filmin Batman & Robin (1997) ve Speed 2: Cruise Control (1997) gibi yapımların yer aldığı “tüm zamanların en kötü devam filmleri” listesinin en tepelerine adını yazdırmasına yol açar. Tam da bu sebeple Jaws: The Revenge, bugün kahkahalar eşliğinde izlenebilecek bir kült filmdir.



































