Geçtiğimiz yılların yükselen genç yıldızları arasında kabul edilen Florence Pugh, bugün Hollywood’un en aranan yüzlerinden bir tanesi. Bu hafta vizyona giren yeni MCU filmi Thunderbolts*’ta başrolü Sebastian Stan, David Harbour, Julia Louis-Dreyfus, Olga Kurylenko ve Lewis Pullman gibi isimlerle paylaşan İngiliz oyuncu kariyerinin başında rol aldığı arthouse filmlerle de büyük beğeni topladı. JustWatch ekibi olarak hazırladığımız bu listeyle yetenekli olduğu kadar da sempatik aktrisin filmografisindeki en iyi filmlerinizi inceliyoruz.
Midsommar (2019)
Bugün nitelikli korku (elevated horror) denince ilk akla gelen filmlerden olan Ari Aster imzalı Midsommar, Florence Pugh’un kariyeri açısından âdeta bir sıçrama tahtası görevi gördü. Vizyona girer girmez bir fenomene dönüşen A24 yapımı bu korku filminin Pugh’un, uluslararası büyük düzeyde yankı uyandıran ilk başrolü olduğunu söyleyebiliriz. Bugün bile verdiği röportajlarda, çekim sürecinin psikolojik açıdan kendisini ne kadar zorladığını belirten Pugh, filmde İsveçli bir arkadaşı tarafından sevgilisi Christian ve diğer iki arkadaşları Josh ve Mark’la beraber Yaz gündönümü kutlamalarına davet edilen Dani’yi canlandırdı. Pugh, sevgilisiyle ilişkisindeki sorunlarla boğuşurken, bir yandan intihar da eden kız kardeşinin yasını tutan Dani’nin, dehşet verici ritüellerle insan kurban eden kültün içinde yaşadığı travmatik deneyimleri tüm çarpıcılığıyla ekrana taşıdı.
Lady Macbeth (2016)
Florence Pugh’a daha yalnızca 20 yaşındayken BAFTA’da En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandıran Lady Macbeth, oyunculuk performansı açısından Pugh’un tartışmasız en iyi filmlerinden. William Oldroyd’un yönettiği ve Nikolay Leskov’un Mtsenskli Lady Macbeth kitabından uyarlanan filmde, Pugh kendisinden yaşça oldukça büyük bir adamla evlenen ve bu mutsuz beraberliğin içinde sıkışıp kalan genç Katherine’i canlandırdı. Kocası ve kayınpederinin baskısı altında yaşarken, arazilerinde çalışan Sebastian’la ilişki yaşamaya başlayan Katherine’in masum bir genç kızın nasıl soğukkanlı ve acımasız bir katile evrilebileceğini ortaya koyan filmde Pugh, ölçülü performansı ve karakterine kattığı psikolojik ve duygusal derinlikle büyük beğeni topladı.
Little Women (2019)
2019 yılı, Pugh’un oyunculuk kariyeri için oldukça yoğun bir yıldı zira Midsommar’ın yanında Greta Gerwig’in Louisa May Alcott’ın unutulmaz klasiğinin modern ve iç ısıtan uyarlaması Little Women’da da rol aldı. Saoirse Ronan, Timothée Chalemet, Emma Watson, Laura Dern ve Meryl Streep gibi isimlerle başrolü paylaşan Pugh, March kız kardeşlerin en küçüğü Amy’yi canlandırdı. Amy’nin kitaptaki tasvirini aşarak ona derinlikli bir şekilde yorumlayan ve farklı bir perspektifle yaklaşan Pugh, o çağda yaşayan bir kadının hayallerini gerçekleştirmesi önündeki engellerin son derece bilincinde olan bir karakter portresi çizdi. Filmde özellikle Chalemet ve Ronan’la yakalamayı başardığı ekran dinamiği beğeni topladı.
Oppenheimer (2023)
Christopher Nolan filmleri genellikle kalabalık oyuncu kadrolarıyla ünlüdür ve her oyuncunun kendilerine ayrılan sınırlı sürede ansambl kadrodan sıyrılarak kendilerini öne çıkarmaları pek kolay değildir. Florence Pugh’un, geçtiğimiz yılın Akademi Ödüllerine damgasını vuran Oppenheimer’da bunu başardığını söylemek mümkün. Atom bombasının mucidi Robert Oppenheimer’ın 1954 yılında ABD’ya bağlığının sorgulandığı konseyi merkezine alarak ünlü bilim insanının geçmişinde yolculuğa çıkan filmde Pugh, ABD Komünist Partisi üyesi psikiyatrist Jean Tatlock rolünü üstlendi. Başarılı aktris, Cillian Murphy’nin canlandırdığı Oppenheimer’la romantik bir beraberlik yaşayan ve Oppenheimer’ın evliliği süresince de görüşmeye devam ettiği Tatlock’un depresif ama bir o kadar da tutkulu haleti ruhiyesini layığıyla beyazperdeye taşıdı.
Dune: Part Two (2024)
Denis Villeneuve’ün Frank Herbert’in bilimkurgu klasiği roman serisinden uyarladığı filmlerin ikinci halkasını oluşturan Dune: Part Two, ilk filmin anlatı evrenini genişleterek Arrakis’in dışında Giedi Prime ve Kaitain gezegenlerinden yeni karakterlerle tanıştırdı bizi. Padişah İmparator Shaddam IV ve Florence Pugh’un canlandırdığı Prenses Irulan bu karakterler içinde elbette göz ardı edilemez bir öneme sahipti. Irulan (ve dolayısıyla da Pugh) filmde oldukça az göründüğünü not düşmek gerek. Ancak galaksinin ve Paul Atreides’in geleceğiyle ilgili babasıyla beraber plan yaparken izlediğimiz Irulan’ın etrafında yarattığı gizem sayesinde, karakterin serinin devam filminde oynayacağı kilit role göz kırpıldığını da söyleyebiliriz.
Black Widow (2021)
Thunderbolts ekibinin en önemli üyelerinden Yelena Belova’yı canlandıran ve Avengers: Doomsday filminde de bu rolde izleyeceğimiz Florence Pugh, Marvel Sinematik Evreni’ne Black Widow’la giriş yaptı. Hikâye akışı açısından Captain America: Civil War’da yaşanan olaylara paralel olarak ilerleyen filmde Yelena, Natasha Romanoff’a General Dreykov karşısında verdiği mücadelede yardımcı olmuştu. Gerektiğinde soğukkanlı ve acımasız bir katil olabilen, başına buyruk ve cesur Yelena’nın kendisini kimi zaman da Natasha’nın küçük kız kardeşi konumunda buluvermesi karakterin sıradan bir “süper kahraman yancısı” klişesinin dışına çıkmasını mümkün kıldı. Pugh’un bu karakterinde mizah duygusu ve kırılganlık arasında sağladığı denge özellikle büyük beğeni topladı.
Fighting with My Family (2019)
Yetenekli oyuncunun kariyerindeki diğer filmlere baktığımızda ana akım tarzda bir komedi olmasıyla farklı bir konumda yer alan Fighting with My Family’de Florence Pugh, WWE güreşçisi Paige’i (Saraya-Jade Bevis) canlandırdı. Orijinal The Office dizisinin yazarlarından Stephen Merchant’ın yönettiği filmde Pugh’un yanı sıra Lena Headey, Nick Frost, Jack Lowden, Vince Vaughn ve Dwayne Johnson da rol aldı. Pugh, siyah uzun saçlarıyla hiç alışık olmadığımız bir imaj çizdiği filmde ekonomik anlamda zorluk çeken bir aileden gelen Saraya’nın yükselişe geçen kariyerinde yaşadığı duygusal iniş çıkışları gerçekçi ama bir yandan da mizahı hiç eksik etmediği bir karakter inşasıyla beyazperdeye taşıdı.
We Live in Time (2024)
Geçtiğimiz yıl vizyona giren ve 2015 tarihli Brooklyn filmiyle hatırlayacağımız John Crowley’nin yönettiği We Live in Time’da Florence Pugh başrolü Andrew Garfield’la paylaştı. Tobias ve Almut çiftinin on yıla yayılan ilişkisini kronolojik değil de geçmiş ve gelecek arasında gidip gelerek anlatan romantik drama filmi Toronto Film Festivali’nde prömiyer yaptı. Pugh ve Garfield’ın arasındaki dinamiğin hem eleştirmenler hem de seyirci tarafından büyük beğeni topladığı filmde Pugh, kendi ayakları üzerinde durmanın öneminin farkında bir kadının yaşadığı bağlanma korkusunun yanı sıra, Tobias’la beraberliğinin sonunu getirecek trajik süreçteki (spoiler!) kırılganlığını karakterinde buluşturdu.
The Wonder (2022)
Florence Pugh, geçmişte Lady Macbeth’te beraber çalıştığı Alice Birch’le ikinci işbirliğine The Wonder filmiyle imza attı. A Fantastic Woman'la Yabancı Dilde En İyi Film Oscar’ını kazanan Sebastián Lelio’nun yönetmen koltuğuna oturduğu filmde Pugh’un yanında Kila Lord Cassidy, Tom Burke, Niamh Algar ve Elaine Cassidy gibi isimler de rol aldı. Emma Donoghue’un aynı adlı romanından uyarlanan dönem filminde Pugh, İrlanda’da bir köyde yemek yemeden hayatta kaldığı iddia edilen Anna isimli genç bir kızı gözlemlemesi için görevlendirilen İngiliz hemşire Lib’e hayat verdi. Başarılı oyuncu, kötüye kullanılan dini pratiklerin ve toplumsal baskının gölgesinde Anna’nın yaşadıklarını anlamaya (ve en nihayetinde onu kurtarmaya) çalışan Lib’in şüpheci ve rasyonel tutumunu vurgularken, bir yandan da karakterinin kişisel hayatında yaşadığı travmaları ana anlatıya eklemlemeyi başardı.
Don’t Worry Darling (2022)
Olivia Wilde’ın ne yazık ki ilk yönetmenlik denemesi Booksmart kadar beğenilmeyen ikinci uzun metrajı Don’t Worry Darling de Florence Pugh’un önemli kariyer basamakları arasında yer alıyor. Film her ne kadar hikâyesinden çok prodüksiyon süreciyle ilgili dedikodular ve filmin prömiyer yaptığı Venedik Film Festivali’ndeki olaylı basın toplantısıyla akıllarda kalmış olsa da Pugh’un performansının işin dedikodu kısmından sıyrıldığını söyleyebiliriz. Pugh filmde, California’da dışarıdan her şeyin kusursuz göründüğü çöle yakın bir kasabada kocası Jack’le yaşayan ancak yavaş yavaş sürdükleri hayatın aslında hiç de düşündüğü gibi olmadığını anlamaya başlayan Alice’i canlandırdı. Harry Styles, Olivia Wilde, Gemma Chen ve Chris Pine gibi isimlerin de rol aldığı filmde Pugh, Alice’in yaptığı keşiflere paralel olarak değişen duygu durumunu ve ilişki dinamiklerini beden dili ve mimikleriyle yansıtarak eleştirmenlerin ve seyircinin takdirini topladı ve diğer oyuncuların zayıf performansları karşısında âdeta filmi sırtladı.
Florence Pugh’un en iyi filmlerini JustWatch sayesinde çevrimiçi izleyin
JustWatch ekibinin hazırladığı streaming rehberi sayesinde Florence Pugh’un en başarılı performanslarını sergilediği filmleri Türkiye’de hangi dijital platformlar aracılığıyla izleyebileceğinizi öğrenin. Sayfada yer alan kiralama, satın alma ve abonelik seçeneklerini filtreleyerek size en çok hitap eden platformu kolayca bulabilirsiniz.